Günün Kitabı | Küçük Prens

By TUĞBA GÜNGÖR - 01:03


Merhabalar.
Bugün yazımda sizlere bir kitaptan bahsetmek istiyorum.
Dünya üzerinde en çok çevrilen ve en çok satan kitaplardan bir tanesi.
Antoine De Saint-Exupéry'in yazdığı ve içerisinde ki resimleri kendisinin sulu boya ile çizdiği Küçük Prens.
b34b8f3c-13d3-4125-a2f5-499fd149ec85.jpg
Çocukluğunda herkes mutlaka okumuştur,
büyüdüğümüz zaman okuduğumuzda daha çok anlamlı gelmeye başlıyor. Ben beşinci sınıfta tanışmıştım bu kitap ile. O zamanlar evde problemlerim vardı. Defalarca okur, hayal gücümün beni B612 Asteroidgezegenine götürmesine izin verir, sorunlardan uzak, sadece ben huzurla orada yaşardım. Çocukluk işte. Hatta Küçük Prens'in sadece rakamlarla meşgul olan bir adamla karşılaştığı bölümü okurken, " işte bu tıpkı benim babam" demiştim. Gerçekten o adamı hep babama benzetirdim ne acı. O yaşımda beni çok etkilemişti, çok sevmiştim. Çocukluğumdan beri bu kitabın yeri benim için bambaşkadır. Keşke o zamanlar o okuduğum dönemde ki baskıyı annem atmasaydı. Çok üzülmüştüm öğrenince. Ah keşke...
Neyse işte cocuk kitabı diye yargılayıp hala okumamış olanlarınız varsa lütfen okusun.
Bence asla çocuk kitabı olmayacak bir çocuk kitabı bu.
Ben kitap bittiği zaman ağladığımı hatırlıyorum.
Kitabı okuduğum zamanlar kimi zaman yazarın yerine koydum kendimi,
kimi zaman Küçük Prens'in
Kendimi yazarın yerine koyduğum zaman,yazarın altta yazmış olduğu yazıyı daha iyi anladım.
Kitap bitince kendi arkadaşımı kaybetmiş gibi bir boşluk oluştu benimde içimde.
“Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam 6 yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra…” Saint-Exupéry
Kitaptan sevdiğim kısımlardan alıntılar yaparak yazımı sonlandıracağım...
"İnsan susuzluktan ölecek olsa bile bir dostu olması içini serinletiyor.."
"Gitme, seni bakan yapacağım" dedi. "Ne bakanı?" "A..Adalet bakanı!" "Ama burada yargılanacak kimse yok ki!" "O halde sen de kendini yargılarsın" diye yanıtladı kral. "Kişinin kendisini yargılaması, başkasını yargılamasından daha zordur. Eğer kendini doğru bir biçimde yargılamayı başarırsan, gerçek bir bilgesin demektir."
"Eğer kelebekleri görmek istersem, birkaç tırtılla iyi geçinmem gerekecek."
"Eğer kimseye ait bir elmas bulursan, o senindir.Kimseye ait sahipsiz bir ada da senindir. Eğer bir fikir ilk senin aklına gelse, o fikrin patentini alırsan ve artık senin olur. Bana gelince; yıldızlar bana ait, çünkü daha önce kimse yıldızlara sahip olmayı düşünmemişti."
"Sizin dünyada insanlar," dedi Küçük Prens,
"bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar, yine de aradıklarını bulamıyorlar"
"Bulamıyorlar." dedim.
"Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda olabilir."
"Doğru." dedim.
Küçük Prens ekledi;
"Ama gözler kördür. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu bulabilir."
"Kendini beğenmiş insanlar başkalarını kendine hayran sanır."
"Çölü güzelleştiren şey, bir yerinde bir kuyunun gizlenmiş olmasıdır."
Büyükler sayılara bayılırlar.
Onlara yeni bir arkadaşınızdan bahsettiğinizde gerekli soruları asla sormazlar.
"Sesi nasıl?" diye sormazlar mesela. "Hangi oyunları sever?
Kelebek koleksiyonu yapıyor mu?" diye sorduklarını asla göremezsiniz.
Onlar sadece,
 "Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?"
diye merak ederler.
Bunları öğrenince arkaşınızı tanıyabileceklerini sanırlar.
Büyüklere, kırmızı tuğlalı, pencerelerinden sardunyalar sarkan,
çatısında güvercinlerin uçuştuğu çok güzel bir ev gördüm"

derseniz bu evi gözlerinde canlandıramazlar bile.
Onların anlayabilmesi için, "Yüz milyonluk bir ev gördüm"demeniz gerekir.
İşte o zaman,
 "Aa, ne kadar da güzelmiş!" derler.
Ama kendini beğenmiş adam onu duymamıştı bile. Kendini beğenmiş kişiler övgüden başka bir şeye kulak vermezler.
"Güzelsiniz ama boşsunuz,diye ekledi.Kimse sizin için canını vermez.Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile, o tek başına topunuzdan önemlidir.Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur,rüzgardan koruduğum odur,kelebek olsunlar diye bıraktığım bir kaç tanenin dışında bütün tırtılları uğrunda öldürdüğüm odur.Yakınmasına,böbürlenmesine,hatta susmasına kulak verdiğim odur.Çünkü benim gülümdür o.."
Kitabı okuyanlar bilir.
Son da yazar koyuna kayış çizmeyi unuttuğunu,
koyunun çiçeği yiyip yemediğini merak ediyordu.


Bence koyun çiçeği yemedi.
Yeseydi eğer bütün yıldızlar sönerdi.

Sevgiler,
Beni Takip Edin 

  • Share:

You Might Also Like

0 yorum